Irak’ta Türkmenlerin Son Durumu

11 Şubat 2018

Süleymaniye Kürsümüzde 10 Şubat 2018 Cumartesi günü 14.00’te, Irak Türklerinin Türkiye’deki önde gelen dava adamlarından Dr. Nefi Demirci, Dr. Cüneyt Mengü ile Savaş Avcı, “Irak’ta Türkmenlerin Son Durumu” başlıklı bir konferans verdiler.

Toplantı başkanlığını yapan Dr. Nefi Demirci, Vakfımızın kurucusu ve Türk Dünyası’nda “dilde, fikirde, işte birliğin” çağımız mimarlarından cennetmekan  Prof. Dr. Turan Yazgan Hocamızın Irak Türklerinin davasına nasıl sahip çıktığına ve onunla arkadaşlığına vurgu yaparak sözlerine başladı. Nefi Demirci, Irak Türklerinin özellikle son yüzyıldaki tarihini iyi bilmeden bugünlerinin iyi anlaşılamayacağını, maalesef bu tarihin Irak ve Türkiye’deki Türklere iyi öğretilmediğini, öğrettirilmediğini; bu tarihe baktığımız zaman Osmanlı’nı son döneminden başlayarak Krallık, Saddam ve Körfez Savaşı sonrasında Irak Türklerinin kötü durumunda hiçbir değişiklik yaşanmadığını, zamanın hep aleyhlerine işlediğini belirtti. 1. Dünya Savaşı yıllarında ABD’nin Wilson İlkeleriyle çizdiği Osmanlı’nın dağılması ve üzerinde Büyük İsrail, Büyük Ermenistan, Kürdistan ve Pontus devletlerinin kurulması hedefi ve planının o günden bugüne işlemeye devam ettiğini belirten Demirci, Irak ve Suriye’deki son onlu yıllarda meydana getirilen olaylar ve değişmeleri ve Bölge Türklüğünün içine düştüğü durumu bu geniş açıdan değerlendirmeden tedbir ve çözüm üretilemeyeceğini söyledi.

Konuşmasında ilerleyen aşamalarında Irak Türkmeneli’nin bulunduğu coğrafya’da ABD; İngiltere başta olmak üzere sömürgen güçlerin oynadığı ve oynattığı oyunları ana gelişmeleri ve oyuncularıyla değerlendiren Nefi Demirci, bu süreçte Türkmen aydın ve önderlerinin hep mahpuslarda çürütülüp, idamlarla cezalandırıldıklarını, hür dünyanın bunu görmezden geldiğini, Türkmenlerin öz vatanlarında sürgün ve kıyımlar yaşadığını ve adeta yok sayıldığını trajik örneklerle ortaya koydu.

Nefi Demirci, Türkiye Türklüğünün aslında ayrılmaz bir parçası olan Irak Türklüğünün yıllar boyunca kendilerine uzanacak yardım elini Türkiye’den beklediklerini, bu el uzanmasa da ümit kesmediklerini, Barzani’nin düzenlediği son Kuzey Irak Referandum denemesinin, Türkiye yönetiminde umut verici bir uyanma göstermesinin, bugün artık örgütlü bir şekilde haklarını savunan Irak Türkmenlerince sevinçle karşılandığını ve devamını beklediklerini vurgulayarak konuşmasını tamamladı.

İkinci sırada söz alan ve Türkmeneli’de 2003’ten sonraki gelişmelerle ilgili değerlendirmelerde bulunan Irak Türkmeneli İnsan Hakları Derneği Başkanı Savaş Avcı, Amerika’nın müdahelesi sonucu Saddam Hüseyin’in bertaraf edilmesiyle başlayan süreçte, Iraklı Kürtlerin planlı bir şekilde silahlandırılıp himayeyle önleri açılarak Irak Türkmeneli’nin başkenti Kerkük’ü işgal etmeleri ve tapu kayıtlarını yok etmelerinin, Büyük Ortdoğu Projesi’nin önemli bir aşaması olduğunu ve son yıllardaki problemlerin odağını oluşturduğunu belirterek konuşmasına başladı.

Türkiye’nin 1991 Körfez Savaşı’nda Birleşmiş Milletler kararıyla, 2003 Tezkeresi’nde de ABD ile müttefik bir şekilde ordusuyla Kuzey Irak’a girme ve orada kalıcı söz sahibi olma konusunda önemli iki fırsatı geri teptiğini iddia eden Savaş Avcı, bu fırsatlar tepilmediği takdirde bugün orada ne PKK ne Barzani ne de Talabani’nin olurdu ve Türkmenler bugünkü hâllerine düşmezlerdi, dedi.

Kerkük başta olmak üzere Türkmeneli’nin nüfus yapısının, Saddam sonrası ordudan gasp edilen ağır silahlar ve uluslararası oyun kurucu devletlerden temin edilen silahlarla donanan Peşmerge ve PKK marifetiyle 10 yılda süratli bir şekilde Irak’ın değişik bölgeleri hatta Suriye’den getirilen Kürtlerle değiştirildiğini belirten Avcı, bu yolla elde ettikleri güç ve çoğunlukla Merkezi Hükümet’ten bağımsız bir yapılanma içine giren Kürtlerin, son aşamada yaptıkları Referandum geçersiz kabul edilse de ilerde fırsat buldukça bu amaçlarından vazgeçmeyeceklerini söyledi. Avcı, 2004’lerde etkin olan IŞiD/DAEŞ’in Musul’da elde ettiği sözde başarı ve sonraki faaliyetlerinin de uluslararası bir tezgahtan başka bir şey olmadığının son gelişmelerle daha da belirginleştiğini söyledi.

Avcı, Saddam’ın yargılandığı davalara Kürtlere yapılan Halepçe ve Araplara yapılan Duceyl davalarını dahil edenlerin, Türkmenlere yapılan Altınköprü Katliamı’nı bütün taleplere rağmen dahil etmeyişleri bu coğrafyada Türkmenlerin yok hesaplandığının açık bir örneği olduğunu söyledi.

Türkiye’nin Irak Türkmeneli davasını kendisinin varlık davası olarak görmesi gerektiğini, Barzani bugün Kerkük’ün kendilerini işgal edilmiş bir parçası olduğunu söylemeye devam ediyorsa Referandum’la amaçladığı  ve Türkiye’ye bugün komşu daha sonra ötesini isteyen bir devlet kurma amacından asla vazgeçilmediğini belirten Savaş Avcı, bugünkü kısmî rahatlamanın Irak Türkmenlerini ve Türkiye’yi hiçbir zaman gaflete düşürmemesini, iyi çizilmiş stratejilerle Türk’ün Iraktaki hakkının mutlaka alınması gerektiğini ifade ederek konuşmasını bitirdi.

Son konuşmacımız Irak Türkmeneli Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Dr. Cüneyt Mengü, stratejik sivil toplum kuruluşlarının görevi, zamanında cereyan eden olayları doğru okumak ve bu sonuçlarla ilgili makamları uyarmak olduğunu belirterek konuşmasına başladı.

Ekrana yansıttığı Irak ve Suriye’deki güç ve idare yayılmalarını gösteren haritayı, iki haritayı birleştirerek hazırladığını belirten Cünet Mengü, bu harita, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesinin bu sahadaki güzel bir kesitidir ve ispatıdır dedi.

Bölgede, Sevr’in aleyhimize çevirdiği dengenin Kurtuluş Şavaşı’yla bozulduğunu, fakat İngilizlerin onlarca yıl boş durmayarak 11 Mart 1970 tarihinde ABD’nin de baskısın arkalarına alarak Irak Merkezi Yönetimi’ne Özerk Kürt Bölgesi’ni kabul ettirdiklerini belirten Mengü, bugünkü durumun temelinin orada atıldığını ve son elli yılda ABD’nin, takip ettiğimiz süreçlerde görüldüğü gibi bunu adım adım ilerlettiğini söyledi.

ABD’nin 1991 Müdahalesinden sonra Irakla ilgili bazı uluslararası toplantılara katılıp bazı gerçekleri ifade ettiğini ve birçok gerçeklerden de haberdar olduğunu belirten Mengü, Ekim 1992’de kendisini kabul eden zamanın Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a 36. Paralel’le oynanan oyun ve ince hesapları anlattığını ve uyardığını, fakat Özal’ın Bush’la devamlı temas içinde olduğunu ve fazla zaman geçmeden durumun değişeceğini belirtmesine rağmen, vefa etmeyen ömrü ve arkasından meydana gelişmelerin Türklere çok pahalıya mal olduğunu çok şeyler kaybettirdiğini söyledi.

ABD’nin 2003’te Türkiye’yi dahil etmek istiyor görünse de, aslında dahil etmek istemediği Irak’a müdahele bağlamındaki Mart Tezkeresi’nin TBMM’den geçmemesine rağmen, Türkiye’nin Irak’a müdahil olma talebinde, inisiyatifini Talabani ve Barzani’ye bıraktığını, Barzani’nin bunu kabul etmemesi sonucu Türkiye’nin Kürtlerden Kerkük’e girmeme sözü aldığını, fakat bu sözün ne kadar güvenilir olduğunun daha sonra ortaya çıktığını belirten Mengü, ABD’nin bundan sonraki süreçte Kuzey Irak ve daha sonra PYD/PEJAK kontrolündeki Kuzey Suriye kantonlarını havaalanı ve üslerle doldurduğunu, bunun kullanılan maşalar aracılığıyla Türkiye’nin güneyini kuşatarak Orta Doğu’yla bağlarını kesmek planı olduğunu ifade etti.

Afrin Harekatı’nın yukardaki gerçeği bertaraf etme yönünde yerinde bir gelişme olduğunu ve akıllı stratejilerle sonraki aşamalarının da gelmesi gerektiğini belirten Mengü, bu konuda iktidar-muhalefet tartışmalarını yanlış olduğunu çünkü burada Türk Devleti’nin bekasının söz konusu olduğunu söyledi.

Sözlerinin sonunda Irakta’ki oy kullanmalardaki sayısal oranlar üzerine de değerlendirmelerde bulunan Mengü, Türkmen oylarının son derece düşük rakamlarla ifade edilmesinin ve yansımasının altındaki gerçeğe dikkat çekerek, Türkmenlerin birlik ve beraberlik içinde her türlü yolu deneyerek mutlaka haklarını alıp layık oldukları konuma gelmeleri gerektiğini vurgulayarak konuşmasını tamamladı.

Etiket:

Kategori: Süleymaniye Kürsümüz

Comments are closed.